16 Kasım 2011 Çarşamba

Bir-iki kelimeden çıkan yazı

Kitap - kutup,
Terör - tenor,
hatta dur bakayım; yalap şalap - yala şarap ya da şarap yala; hiç olmadı şarabı yala... Ya da boşver, şarap yalanır mı? Bir fantezin olmadığı sürece böyle bir eylem gerçekleştirilmez, iç gitsin...

Böyle başlayalım bugün. Uzun uzun boşluklardan sonra ilk defa buraya bir şeyler kodluyorum. Karalıyorum diyeceğim de çok mantıksız. Hiç yoktan bir kara kalem (tükenmez de olur) izi bulaşmalı parmağın üzerine. Öyle olsun ki karalama denilen fiil vücut bulsun... Belki sizde böyle bir hikaye gerçekleşmiyor; yani elinize bir şeyler bulaştırmadan da beyninizdeki (aptalca, manyakça, sapıkça, saçma, komik, endişeli, ciddi, yasak, az siyasi, biraz arazi, hafif farazi, yeterince sizli bizli, bir o kadar da gizli) fikirleri aktarabiliyorsunuz kağıda, duvara, masaya, oraya - buraya...

Ben o işi izsiz - mizsiz halledemiyorum (gerçi halledilecek bir iş de değil tabii ama işte uyandırmadan...). Kalemi biraz acayip tuttuğum için olabilir, belki de bu kadar boşuna sıvadım; yani sizler de fevkalade elinizi boyuyorsunuzdur belki... Neyse, zaten çok önemli bir hikaye de değil bu...

Bir iki tane kelimeyle başladım yazıya. Okuyorsun ya, soruyoyorsun tabii, "ne şimdi bu yahu?" diye. Açıklayayım...
Bunlar benimle bu ara iç içe geçen sözcükler. Yani, terör sözcüğüyle iç içe geçmem demek kendimi terörist ilan edeceğim demek değil tabii. Ya da işte, kutup yazdım diye oralara gidecek halim de yok; ama ortam ve ben bu kelimelerle iç içeyiz. 

Uzun zamandır kitap okumaya çok fazla vakit ayıramıyordum; "bir musibet bin nasihattan iyidir" mantığı ile karşı karşıya kaldım. Kendime "bu aralar boşladın oğlum, az biraz oku" şeklinde nasihatlar sıçarken, bir Yılmaz Güney filmi sonrası bilgisayarım bozuldu. Yılmaz Ağabey ile hiç tanışmadık. Malum devirler tutmuyordu; ben daha buralarda değildim; ben geldiğimde o çoktan arazinin altına geçerek arazi olanlardan biri olmuştu; hem zaten aynı ülkede de değildik; ancak tatillerde görüşebilirdik yattığı yerle... Bilgisayarımı Yılmaz Ağabey mi bozdu acaba "Oku oğlum, oku ki bir şeyler olsun" yazısının kayarak geçtiği bir ekrana seslendirme çakarak? Bilemiyorum, ama öyleyse eyvallah, pek mes'udum. Neyse, naturalizmden etkilenen yazarlar gibi böyle ayrıntılara girip de konudan uzaklaşmak istemem. İşin kitap kısmı buradan geliyor. Kutup kısmı da odamın soğukluğundan... Birkaç gündür sert bir soğuk var sadece bana ait olan dört duvar arasındaki boşlukta... Şu var ki sözcük olarak birbirlerine çok benzerken, yan yana gelince pek de bir anlamı olmayan iki kelimenin aynı çerçevede (odam bir çerçeveyi andırıyor) birleşmesi nadir görünen bir hikayeymiş gibi geliyor bana... "Kutupları kitaplardan öğrenmek" ya da "kutuplarda kitap okumak" gibi hikayeleri bunun dışında tutuyorum.

Terör ve tenor eşleşmesi de çok acayip. Ölüm gurubu derler ya futbolda, öyle bir şey. İçimdeki terörü bastırmak için bazı seslere başvuruyorum, aslında kulak veriyorum dersem daha bir mantıklı. Alt tarafı müzik çünkü... İçimdeki terör biraz farklı medyada işlenenlerden. Hoş, medyanın yaptığı aslında işlediği haberlerden daha çok andırıyor terörü ama o noktaya bugün değinmeyeceğim. İçimde kurduğum terörle mücadele timine ben tenorle mücadele diyorum... Dinlediğim şarkılar mücadele ediyor çünkü biraz da, yani bir çeşit destek birimi oluveriyorlar tenorler bu gibi durumlarda. Bir şeyler yanıyor içerilerde, bir şeyler canlı canlı patlıyor... Sonra, başka bir şeyler olaya el koyuyorlar; bu davaya başkaları bakıyor... Falan filan... Ben geçmişe atıfta bulunurken, geçmiş bana çalım atıyor; ayağıma durduk yere çelme takıyor, vs vs.

Bir hikaye daha var; Brecht'in "zaaflar" dediği dizelerden... Hani der ya: "senin hiç yoktu, benimse vardı bir tane..." diye. İşte ondan...

Bu zaaf kısmından da yalap - şalap bir yazısının, şarap içilen bir gecenin ardından neden yazıldığı açıklanmış oluyor herhalde...

1 yorum:

  1. ne güzel olmuş bu, şarap ''kelime çağrışımı''nı kuvvetlendiriyor, her zaman söylerim. gerçi benden en mantıksızları çıkıyor, böyle senin gibi birbirine bağlayamıyorum onları.

    bide şarap yalanmaz demişsin ama, ben şarap içerken parmağımı batırıp batırıp kedime ikram ediyorum, hiç kırmıyor. yapan var yani, insan değil ama olsun.

    daha çok yaz, okuyacağım ben sürekli.

    YanıtlaSil