13 Kasım 2012 Salı

Bul Karayı - Al Parayı Tarihi...

Oyunun kurallarını değiştirmek lazım. Sanırım "ışığı önüme tutmasını istediğim kişiler gözüme tuttu." Yanlış bir şey var o yolda. Ondandır ki göremiyorum önümü...

Işıkları kapatsak?

Olur, bir de bu şekilde deneyelim. Yardımınızı istemiyorum, ciddiyim. Yeni bir oyuna başlayalım bu sıralar. Hayatıma girip çıkan herkesin ciddi kazanımlar elde ettiği bu sıralar. Tam da bu sıralar... Kimilerine mutluluklar diledikten, kimilerine iyi uçuşlar dedikten, kimilerine "sen mutluysan ben de mutluyum" edebiyatını dinlettikten hemen sonra.

Tamam,

Yeni bir şey deniyoruz. Hem de bugün başlıyoruz. İlk adımı da atıyoruz...

Geride bıraktığımız, kişisel tarihimizdeki birkaç önemli günün üstüne basmaktan vazgeçiyoruz.

Hadi bakalım,

Sahne bizim!

13.11.12
İstanbul                                                 

16 Ekim 2012 Salı

Ruhuna İnancım Var

Secereyi tutmayı bırakalı epey vakit oldu. Hayat biraz karışık; neyin başlayıp - neyin biteceğini tam kestiremiyor insan. Hani zaman akar geçer ve sen sadece *dere yatağından ibaretsindir ya, zamanın bir sahnesi; tanık olmak için bekleyen bir figüran...

Ne kadar rol değişikliğine gitsek de hayatımızda (dönemsel olarak), bazı şeylere karar veren şey sadece zaman. Ruhuna inanmak gerek. Ayak uydurmaya çalışmak gerek ona. Dünkü olmazsa olmazların aslında bugünün gereksizleriyse, zamanı sorgulamalı insan önce. Ne değişti bende? Ne değişti onda? Ne değişti orada?

Zaman. Zaman. Zaman.

Götürüyor bazı şeyleri zat-ı ali. "Bırak yahu, boşver" diyor. Vites yükseltiyor "siktir et" diyor ve ekliyor: Bak sana ne getirdim...

Gündüz zaman - gece vakitse,
Bir şekilde yansıyorsa koluma takmadığım saatten,
Dalgasını geçiyorsa eğer, duvarımda asılı olmayan takvimden,
Katılma bana ama seyret diyorsa kendileri,
Ve ekliyorsa: İnan ruhuma!

Ellerim cebimde, teslim oluyorum!



*Alüvyon alışverişleri hesaba katılmıştır.

24 Haziran 2012 Pazar

Secere- 5


Son iki haftada hayatımda pek çok değişiklik yaşadım...

Bilmem kaç yıllık öğrencilik hayatım bitti,

beş yıldır yaşadığım, o saçma şehirden ayrıldım,

seçtiğim başka bir şehri kendime yaşam alanı edindim,

iş aradım; sanırım buldum da,

sonra kendimi hemen yollara vurdum,

serin akşamları olan bir kentin sahilinde düşüncelere daldım...

İşte, çok bilinmeyenli sokakları olan o kentin herhangi bir köşebaşında yazıyorum bu satırları...

Değişikliklerle yaşıyoruz... Bilirsin, zamanla beraber biz de akıp gidiyoruz. Sabit kalmak aykırı eşyanın tabiatına. Bak işte, yukarıda az örnek vermedim değişenler listesine hayatımın. Daha da yazarım aslında, o değişti - bu değişti - şu değişti diye ama,

lüzum yok...

Her şeyin bir özeti var; ben de özet geçiyorum...

Eminim, senin de hayatında pek çok şey değişiyor. Dedim ya, sabit kalmak aykırı. Hepimiz biraz aykırıyız ama o kadar da değil... Beceremiyoruz zamana karşı koymaya. Evet, değişiyor hayatında pek çok şey. Hissediyorum, duyuyorum, biliyorum...

İçimizdeki sevgiler de değişebilir zaman zaman... Tıpkı ruh halimiz gibi. Tıpkı gömleklerimiz gibi, pantolonlarımız gibi, dinlediğimiz şarkılar gibi, izlediğimiz TV kanalları gibi...

Ama bazen de...

Değişmezler.

Otururlar içimizde,

öylece beklerler.

Arada bir kıpırdarlar, bilirim,

hissedersin,

hissederim,

hissediyorum,

hissedeceğim...

29 Nisan 2012 Pazar

Değerli kardeşim


Şu hayatta gerçekten çok güzel dostlar biriktirmişim; onu fark ettim geçtiğimiz günlerde. Yani, en ihtiyacın olduğu anlarda - en ihtiyacın olan hikayeleri yaratabilen herifler var, "dostum" diyebileceğim türden.

Ankara'dan aldım mutlu haberi;

"Hadi yine iyisin" diyordu güzel kardeşim...
 Ne oldu?
"Buldum."

 Sana o an suratımda beliren aydınlanmanın bir fotoğrafını çekip yollasam anlarsın beni ne kadar mutlu ettiğini.

 Zaten o haberin senden geleceğinden o kadar emindim ki...

Çok fazla toparlayamıyorum kelimeleri, üzgünüm...

Olsun...

Sen meseleyi biliyorsun.

Sonsuz teşekkürlerimi kabul et,

not: Yolladığın kartı da ömrüm boyunca saklayacağım... Dilerim dileğin gerçek olur...

Ezeli - ebedi kardeşim!

23 Nisan 2012 Pazartesi

Secere - 4

 İnsan birkaç dakika içinde mutluluktan mutsuzluğa, sonra tekrar mutluluğa nasıl yelken açar öğrendim. Kendi halet-i ruhiyemizle hiçbir alakası olmayabiliyor bu tip durumların. Bir haber alıyorsun; dünyan başına yıkılıyor. Sonra ölçüyorsun, biçiyorsun, kurguluyorsun ve panik yapmaya gerek olmadığına karar veriyorsun. Aslında ben hala olaya uyanamamış olabilirim; negatif gelişen durumu çok ciddiye almamış olabilirim; ya da benim içimdeki istek her şeyi bastırıp yok ediyordur belki. Bunların hepsi birer ihtimal, hepsinin gideri var...

 Hayat dediğimiz şey uzun mudur, kısa mıdır bilmiyorum ama pek dar. Bazen öyle şeyleri bir anda o dar yapıya entegre etmeye çalışıyorum ki "sen de amma çok şey istiyorsun; bir yerini bil lan" dediğini duyar gibi oluyorum tanrının. Ondan biraz panik hali içindeyim aslında, şu mutluluk denilen naneyi yemeye çalışırken de. İş kaygılarım, aş(k) kaygılarım, sağlık kaygılarım, para kaygılarım, kısacası her türlü bokum - püsürüm  bir şeylerin arasında eritilme derdinde... Bu değişimi de sağlamak için biraz mücadele etmek gerek...

Kısacası biraz "eşyanın tabiatı"na uymamak belki de...

Eşyanın tabiatına aykırı olmak için de "son topa kadar mücadele etmek."

Dolayısıyla, ben şimdi her türlü düşüncemden, hissimden, fikrimden vazgeçsem,

rahat uyuyamam...

Gelecekteki her gün içimin salak salak sıkılmaması için,

mutlu olmaya bir adım yaklaşmak için,

seni de mutlu edeceğim noktasında kendime bu kadar güvendiğim için,

gidebileceğim son yere kadar gideceğim...

Biliyorum, seviyorum...

19 Nisan 2012 Perşembe

Secere - 3

 Bir uyarı aldım çok sevgili bir dostumdan... Dedi ki: "Dikkat et, bu duyguyu bilirim; çok mutlu eder ama can da yakabilir. Umarım sonu mükemmel olur."

 Haklı...

 Bu duyguyu ben de yaşadım; garip tecrübelerim de yok değil. Çok mutlu eder; çok üzebilir de... Bu bir gizem... Bu gizemi çözmek de biraz zaman alır, bilirim... Hayatının her alanında bir - iki adım ileriyi görmeye çalışarak hamle yapan bir herif için bu belirsizliği belirgin kılmak da pek önemlidir. Yıllarca da öyle oldu...

Sanırım değişiyorum;

İlk defa, belki de gerçekten ilk defa, çıktığım bir yolun ya da maceranın nasıl sonuçlanacağını düşünmüyorum... Umursuyorum; "nasıl bitmesini istersin" sorusunun cevabı çok açık ve net fakat, düşünmüyorum... Evet, değişiyorum... Birilerini kazanmak için önce kendimle savaşmam gerektiği fikri aklıma düştüğünden beri değişiyorum... Bazı insanların aptalca değerlendirmelerine gülüp geçmeye başladığımdan beri değişiyorum... Bir adım ileri gitmek gerekirse, bazı insanların hayatımda hiçbir yerinin olmadığını ve yine o insanların uzayda işgal ettikleri alanın yerine çok daha önemli, çok daha özel insanların gelmesi gerektiği fikri aklımda yılbaşı ışıkları gibi yanıp sönmeye başladığından beri değişiyorum... Hayatın aslında çok kısa bir nane olduğunu anladığımdan beri değişiyorum... Kısa tabir ettiğim hayatı uzatmak ve değerli kılmak için çok özel insanları hayatıma dahil etmeye çabalamaya başladığımdan beri değişiyorum...

Seni gördüğümden beri değişiyorum...
   
Ve sevgili dostuma da bir mesaj yolluyorum: Bu süreç beni pek mutlu ediyor, farkındasın. Tek istediğim de "o", biliyorsun. Bu kadarı bile çok mutlu olmama yetiyorsa, bırakalım gerisini düşünmeyi; zaman güzel bir ayraçtır babacım, tüm belirsizliklerde - mululuklarda ve de mutsuzluklarda...

18 Nisan 2012 Çarşamba

Son Zaman Hasetinize Karşılık


 Birileri var ve bana bazı sorular sorma cüretini kendilerinde buluyorlar... Bunun nedenini anlayamıyorum; gerçekten anlayamıyorum.

İnsanları her istediğinizde yanınızda bulabileceğinizi, üstelik dostluk ilişkisi temeline uzaktan yakından oturtamadığınız ilişkilerinizle; safi kör egolarınız ve bencilliklerinizle hareket ederken, nereden çıkarıyorsunuz? Benimle hiçbir bağınız olmamasına rağmen, hakkımda nasıl ahkam kesiyorsunuz? Size bu hakkı kim, nasıl veriyor? Uzun zamandan beri sessiz kalmamın nedeni olan, kalpler kırılmasın; moraller bozulmasın; allah çarpmasın vs. vs. gibi değerli eşikleri sizler aşalı uzun zamanlar oluyor... Bundan sonra benim çevremde olup olmamanız gibi durumların kontrolü maalesef sizde değil. Dostluk, arkadaşlık ya da sevmek yahut sevememek gibi unsurların değerlendirmesi de sizin elinizde değil... Sizlere tüm iyi niyetimle yaptığım yardımların nedeni ya da sonucu istediğiniz zaman gelmeniz; istediğiniz zaman gitmeniz; yersiz tavırlarınız; ve de hiç utanmadan - sıkılmadan, kendi hatalarınızı benimle paylaşmaktan öteye geçerek, sıkıntınızın nedeni olarak beni göstermeye çalışmanız,;ardından yaptığınız yanlışı fark ederek samimiyetsizliğiniz ve hatasızlığımdan ötürü karşıma geçip özür dilemeleriniz değildir, olmamalıdır da. Uzun zamandır görmezden geldiğim, alttan aldığım tüm hata ve yanlışlarınız bugünden itibaren cevap bulacaktır... Değiştiğim ya da agresifleştiğim gibi saçma sapan, gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan; kişisel komplekslerinizin ürünü olan tüm fikir ya da saptamalarınız sizin olsun.

Gerçeklerin aslında tam olarak ne olduğunu anlayacak kapasiteye ya da olgunluğa ulaştığınız gün beni de, hislerimi de, fikirlerimi de nihayet anlayacağınızdan eminim...

Hayatınızın geride kalan bölümünden en az üç kat daha fazlasını yaşayacağınızı umduğum gelecekteki zaman diliminde, yukarıda anlatmaya çalıştığım tüm hatalarınızdan, komplekslerinizden, bencilliğinizden, egoist duruşunuzdan vazgeçmemeniz ve kendinizi bir yargılama mercii, bir otorite, bir dominant insan olarak görmeniz size hiçbir şey kazandırmayacak, aksine pek çok değer ve insan kaybettirecektir. Bu tavrınızdan vazgeçmeniz ve hal ve hareketlerinize çeki düzen vermenizi diliyorum...

Üzerine alınma olgunluğunu gösterecek olan birilerine,
En içten ve şiddetli tavsiyelerimle...

15 Nisan 2012 Pazar

Secere - 2

"Daha mutlu olamam, bu akşam" :)


Saat gece üç. Suratıma yansıyan mutluluk kendine kelimelerde yer bulsun diye bu saatte buralardayım. Minik bir burukluk da yok değil içimde.
Olsun...
Sonuçta: mutluyum...

Bir şeyler yazmak için aradığım gücü kendimde bulmaya başladım tekrar, biliyorum; şu an o kadar huzurluyum ki. Hayat, "yaz" diyor. Bunu ısrarla söylüyor. Şu an yazmakta olduğum şey anlamlı mı, anlamsız mı, bir bütünlüğü var mı?
İnan,
bilmiyorum...
Epeydir başıma gelmeyen samimi bir mutluluğu yaşıyorum; bu mutlulukla da kendimi uykuya teslim ediyorum...

He unutmadan,
neyse boşver :)   

13 Nisan 2012 Cuma

Secere - 1


 Biliyorum ki sen şu an çok güzel bir uykunun başlangıç kısmındasın. Ben ise tam tersine; bir uykusuzluğun orta noktasında bir yerlerdeyim... Sen güne tam başlarken, ben uykusuzluğumu sonlandırma telaşı işine düşeceğim, muhtemelen... Tüm bunların yanında, aklıma tek bir şey takılacak: Aynı uykuyu ya da uykusuzluğu birlikte yaşama isteği... "Bilmiyorum, ama neden olmasın" diyeceğim kendime, eminim.

 Çok çok uzatmayacağım aslında bu gecenin sözcük bağlantısını. Sadece şu var:

"Görmesen de sana yakın bir yerdeyim..."

30 Mart 2012 Cuma

Öyle ki, dostça el salla bana...


"inançlar tükeniyor
görmek istemem seni karşıdan gelirken bir adamın kolunda
gözüm dayanmaz buna
boş kollarım sızlar
bezgin aslan terbiyecisiyim
ki bana aslan istemez
gündestemi paylaşmaya
çok yandı yürek
çok itfaiyeler özleyerek
bundan kelli sevgileri üfleyerek
siz bir dinamitsiniz
ki koynumuza sokulamaz
el yakıyor gözleriniz
ya sıkıca tut elimden
ya dostça el salla
bezginim dedim aslanım
korkuyorum
insanım"

F.Ş.


Uzun zamandır konuşuyoruz seninle. Milyonlarca kelime sıraladık; pek çok şey anlattık pek çok şeye dair... Cümleler kurduk karşılıklı; gıyabımızda konuştuk bizsiz odalarda... Fütur vardı bizim hikayelerimizde; zor zamanlar yoktu üstelik; ne göğüs germeliydik türlü zorluklara ne de birbirimizi çok sevmeliydik. Kabul ediyorum beceriksiziz, elimizden geleni ardımıza komayı bile yemiyor gözlerimiz...  

Bundandır ki, belki de biz;
biz değiliz...
İkimiz de birer beniz.
Bundan sonra artık senli benliyiz...