18 Aralık 2011 Pazar

***

Kızılok sabahına uyandım. Baş ağrısı, mide ağrısı, bel ağrısı... Tüm bu fizyolojik saçmalıkların yanında bir tanesi de var ki...

Kalp ağrısı...
                 
                   *** *** *** *** *** *** ***

Zaman geçiyor dünyanın bir yerlerinde...

Ülkeler büyüyor, küçülüyor, yıkılıyor...

Depremler oluyor, seller, yangınlar...

Felaketler...

İnsanlar ölüyor mesela,

yıldızlar kayıyor,

ay tutuluyor zaman zaman...

Güneş doğuyor hergün,

acımasızca...

Yeni bir güne uyanıyoruz milyarlarca insanla beraber...

Benzer hikayelerin peşinden koşuyoruz her gün her sabah...

Ne için?

Kim için?
                    *** *** *** *** *** *** ***
Arkamızda bıraktığımız türlü türlü hikayenin önceliklerine göre mi yaşamaktayız hayat denilen kompleks yapıyı?

Ya da önümüze çıkmasını istediğimiz, yanımızda bulunmasını dilediğimiz milyarlarca şans belirtecinin hiperaktif ayraçlarıyla mı şekillendiriyoruz dünyamızı?

Ya da istediğimiz tek bir kişi/zaman/mekan için bir şeyler deneyip de başaramıyorsak...

Mesela bazı şeyleri yapmaktan vazgeçtiğimizi bize söylemişlerse üstelik, ne de kolay ...

Vazgeçmemiz de kolay; bunu söylemek de bir o kadar...

"Eşyanın tabiatına aykırı" aslında tüm bunlar...

Yalancı düşler, falancı güçler...
                    *** *** *** *** *** *** ***

Bir şeylerden pek sonra öğrendiğim bir hikayeydin sen...

Seni anlattılar, ben dinledim...

Dinlemek zul geldi, kendim öğrenmek istedim...

Keşfetmeyi denedim.

Sonra bir şeyler oldu,

anlamadım...

Belki de anladım.

Çok da iyi anladım.

Ama...

Sonrasını çözemedim...

Bakakaldım peşinden...

"Ne gözümü alabildim, ne göze alabildim..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder