23 Nisan 2012 Pazartesi

Secere - 4

 İnsan birkaç dakika içinde mutluluktan mutsuzluğa, sonra tekrar mutluluğa nasıl yelken açar öğrendim. Kendi halet-i ruhiyemizle hiçbir alakası olmayabiliyor bu tip durumların. Bir haber alıyorsun; dünyan başına yıkılıyor. Sonra ölçüyorsun, biçiyorsun, kurguluyorsun ve panik yapmaya gerek olmadığına karar veriyorsun. Aslında ben hala olaya uyanamamış olabilirim; negatif gelişen durumu çok ciddiye almamış olabilirim; ya da benim içimdeki istek her şeyi bastırıp yok ediyordur belki. Bunların hepsi birer ihtimal, hepsinin gideri var...

 Hayat dediğimiz şey uzun mudur, kısa mıdır bilmiyorum ama pek dar. Bazen öyle şeyleri bir anda o dar yapıya entegre etmeye çalışıyorum ki "sen de amma çok şey istiyorsun; bir yerini bil lan" dediğini duyar gibi oluyorum tanrının. Ondan biraz panik hali içindeyim aslında, şu mutluluk denilen naneyi yemeye çalışırken de. İş kaygılarım, aş(k) kaygılarım, sağlık kaygılarım, para kaygılarım, kısacası her türlü bokum - püsürüm  bir şeylerin arasında eritilme derdinde... Bu değişimi de sağlamak için biraz mücadele etmek gerek...

Kısacası biraz "eşyanın tabiatı"na uymamak belki de...

Eşyanın tabiatına aykırı olmak için de "son topa kadar mücadele etmek."

Dolayısıyla, ben şimdi her türlü düşüncemden, hissimden, fikrimden vazgeçsem,

rahat uyuyamam...

Gelecekteki her gün içimin salak salak sıkılmaması için,

mutlu olmaya bir adım yaklaşmak için,

seni de mutlu edeceğim noktasında kendime bu kadar güvendiğim için,

gidebileceğim son yere kadar gideceğim...

Biliyorum, seviyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder